sosyal ekonomi dedikleri de ne ola ki?
Avrupa’nın farklı ülkelerinde farklı şekillerde tanımlanmış ve uygulanmış bir kavram olan sosyal ekonomi, büyük benzerlikler barındırmakla birlikte aynı zamanda tam olarak birbirleri ile örtüşmeyen, üçüncü sektör, üçüncü sistem, kâr amacı gütmeyen sektör, gönüllü çalışma, alternatif ekonomi gibi farklı adlandırmalarla literatürde karşımıza çıkmaktadır (Ergin, 2011).
Spesifik olarak belirtmek gerekirse sosyal ekonomi kavramı, İspanyolca konuşulan ülkelerde “halk ekonomisi” veya “dayanışma ekonomisi” olarak adlandırılmaktadır. Anglo-saxon ülkelerinde “toplum kalkınması veya ekonomisi” olarak ifade edilmektedir. Fransızca ve Flamancanın hakim olduğu ülkelerde ise “sosyal ekonomi veya kooperatif ekonomisi” olarak adlandırılmaktadır (Çıkın, 2004).
Fransa’da 1981’de DIES’in (Délégation Interministérielle à l’Economie Sociale) kurulması ile birlikte “sosyal ekonomi” terimi resmen tanımlanmıştır. Yine Fransa’da sosyal ekonomi kurumları CEGES (Conseil des Entreprises et Groupements de l’Economie Sociale) bünyesi içinde federatif olarak örgütlenmişlerdir (Çıkın, 2004).
Sosyal ekonomi, ekonomik kalkınma aşamalarını tamamlamış veya görece surette iyi durumda olan ülkeler için, sosyal hizmet ve yardımlarda kamu politikaları ve kurumlarının bir alternatifi olarak tartışılmakta iken, take-off aşamasındaki ülkeler için ekonomik büyüme ile birlikte gelen gelir dağılımı adaletsizlikleri, ekonomik dalgalanmalar neticesinde oluşan dönemsel işsizlik ve benzeri içtimai ve iktisadi sorunların çözümüne katkı sağlaması açısından değerlendirilmektedir.
Günümüz ekonomik koşulları göz önünde tutulduğunda öneminin giderek arttığı konusunda şüphe bulunmayan sosyal ekonominin geleneksel sektörler olan özel ve kamu sektörleri yanında üçüncü büyük sektör olarak kabul görmeye başlandığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Avrupa Birliği sosyal ekonomiyi ve sosyal girişimciliği desteklemektedir.
Avrupa işletmelerinin % 8’i ve Avrupa çalışanlarının % 10’u sosyal ekonomi bünyesinde çalışmaktadır ve sosyal ekonomi; sosyal koruma, sağlık sosyal servisleri, bankacılık, sigorta, tarımsal büyüme, el sanatları, çalışan sahipliği, destekleme, yakınlık hizmetleri, eğitim, kültür, spor ve eğlence aktiviteleri, engelli kişilerin çalışma yaşamına girmeleri çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Ayrıca sağlık sigortaları gibi belirli aktif alanların sosyal işletmeler tarafından işletildiği görülmektedir (TSESME, 2010).
Lizbon zirvesinde belirlenen strateji doğrultusunda Avrupa Birliği, sosyal ekonominin Avrupa Sosyal Modelinin sağlamlaşmasında aktif bir rol oynayacağına, tam ve kaliteli istihdamı sağlayacak enstrümanlardan birisi olduğuna, çalışma hayatı açısından entegrasyon aracı olarak sosyal ekonominin desteklenmesinin gerekli olduğuna inanmaktadır.
Sosyal ekonomi işletmelerinin bir anahtar değer olarak toplumların ekonomik gelişmelerine katkıda bulunacağına işaret etmektedir.
Sosyal ekonominin tanımını veren pek çok kaynak, kavram ile ilgili surette şu noktalara vurgu yapmaktadır (Çıkın, 2012).
-
Sosyal ekonomi, kooperatifler, yardımlaşma sandıkları, dernekler ve vakıflardan oluşan bir sektördür.
-
Sosyal ekonomi, demokrasi, özgürlük ve dayanışma değerleri etrafında organize olmuş kişi birliklerinin tümünü ifade eder;
-
Sosyal ekonomi girişimleri, ne sermaye şirketi, ne de kamu girişimi olmayan girişimlerin toplandığı bir sektördür; ki bu durumda Üçüncü Sektörden bahsedilir.
Piyasada sosyal ekonomi kapsamında faaliyet gösteren örgütlerin hepsinin bir temel sosyal fonksiyonu olmakla birlikte, faaliyetlerini ekonomik sürdürülebilirlik ilkeleri içinde gerçekleştirirler. Bu örgütlerin temel amacı, yeni sosyal sorunlara çözüm getirmek, görece olarak zayıf olan kesimin gereksinimleri ile onlara sunulan hizmetleri eşleştirmek, sosyal gereksinimlere cevap veren ekonomik faaliyetlere değer katmak, daha adil gelir ve refah dağılımını sağlamak, işgücü piyasasındaki dengesizlikleri düzenlemek, dengeli ve sürdürülebilir ekonomik faaliyet için gerekli bir örgütlenme biçimi oluşturarak ekonomik demokrasiyi derinleştirmek ve güçlendirmektir.
1980’de Fransa’da CNLAMCA’nın (Comité National de Liaison des Activités Mutualistes, Coopératives et Associatives) öncülüğünde, sosyal ekonominin girişimlerini, amaçlarını ve rolünü açıklamak amacıyla, “Sosyal Ekonomi Şartı” (Çıkın, 2012) kabul edilmiştir. Sosyal ekonomi sektörü içinde yer alan pek çok organizasyon bu şarta uyacaklarına dair imza koymuşlardır.
Avrupa Komisyonu 1999 yılında Kooperatifler, Karşılıklı Yardımlaşma Sandıkları (Mutuelles), Birlikler ve Vakıflarla İlgili Danışma Komitesi (CCCMAF), Sosyal Ekonomi örgütlerinin sermaye şirketlerinden ayırt edilmelerini sağlamak için aşağıdaki özelliklerini belirlemiştir:
-
Sermaye yerine insan ve örgütün amacı önceliklidir; vakıflar dışındaki tüm diğer örgütler insan temellidir.
-
Bu örgütlere üyelik herkese açık olup, tüm üyeler eşit denetim hakkına sahiptir.
-
Üyeler, bireysel katkıları ne olursa olsun bir oy hakkına sahiptirler.
-
Üyelerin, kullanıcıların ve genel toplumun ortak çıkarları gözetilir.
-
Dayanışma, katılım ve sorumluluk temel ilkelerini korur ve uygular.
-
Mülkiyet, çalışanlar ve üyelere aittir. Kamu yönetiminden bağımsızdır. Üyeler, bağımsız ve demokratik olarak yönetimi seçer. İşletmenin performansı ve elde edilen sonuçlardan tüm üyeler sorumludur.
-
Organizasyonun faaliyetlerinden elde edilen gelir fazlası, yeniden yatırım veya üyelerin isteğine göre yeni işler yaratmak, yeni faaliyetlere girmek, yatırılan sermayeden gelir elde etmek, üyelere hizmetler sağlamak ile sosyal ve kültürel faaliyetlerde bulunmak için kullanılır. Para veya sermaye, ortak amaçlar için kullanılır; bireysel zenginleşme için kullanılamaz.
Sosyal ekonomi temelinde, kar amacı gütmeyen, katılımı ve yönetimi demokratik esaslara dayalı, yoğun olarak dezavantajlı kişilere yönelik faaliyette bulunan, ancak yerine getirdikleri işlevler açısından ait oldukları toplumun genel olarak sosyal, ekonomik ve çevresel şartlarını geliştirmeye çalışan bir sektördür. Bir ülke ekonomisinde temel olarak; özel surette yapılanmış ve kar amaçlı olarak motive olan özel sektör; devlet tarafından yapılandırılmış kamu sektörü ve geniş bir sınır içerisinde birliği, gönüllülüğü ve kar amacı gütmeyen aktiviteleri kucaklayan sosyal ekonomi yer alır. Çok genel bir bakış açısıyla kooperatifleri, kamuya ait olmayan organizasyonları ve hayır kurumlarını kapsayan sosyal ekonomi, özel sektör ile kamu sektörü arasında üçüncü sektör olarak tanımlanabilir. Sosyal ekonomiyi de kendi içerisinde; birlik sektörü, gönüllü sektör ve sosyal işletme sektörü olarak üç başlıkta inceleyebiliriz (TSESME, 2010).
Birlik sektörü yerel veya birlik düzeyinde genellikle küçük ölçekli, mütevazi ve gönüllü işgücüne dayalı organizasyonları ihtiva eder. Birlik sektörüne örnek olarak komşuluk ilişkileri, küçük birlik dernekleri, yurttaşlık kurumları, küçük destek grupları gösterilebilir.
Gönüllü sektör, genellikle resmi bir yapısı bulunan, kamu yönetiminden bağımsız surette yönetilen, kar amacı güdülmeden çoğunlukla gönüllülük esası ile çalışan kuruluşlardan müteşekkildir. Konut dernekleri, büyük hayır kurumları, büyük topluluk dernekleri, ulusal kampanya organizasyonları bu sektörde değerlendirilir.
Sosyal işletme sektörü ise kar amacından çok, sosyal amaçlar ile çalışan, üyeleri, hissedarları veya sahiplerinin faydalarını maksimize etmeye çalışan, bununla birlikte kamu yararına da müteallik bulunan işletmeleri kapsar. Kooperatifler, araştırma geliştirme kurumları ve kredi birlikleri örnek gösterilebilir (TSESME, 2010).
Sosyal ekonomi birlik, gönüllü sektör ve sosyal işletme sektörleri arasında ekonomik aktiviteler köprüsü oluşturur. Sosyal ekonomi, sosyal, ekonomik ya da çevresel temelli sorunlara yeni ve yenilikçi çözümler bulmak ihtiyacından dolayı gelişir ve üyelerinin ve özel ya da kamu sektörü tarafından yetersiz bir şekilde değerlendirilen veya göz ardı edilen kimselerin ihtiyaçlarını tatmin eder. Kar odaklı olmayan amaçlarını yerine getirmenin çözümü olarak genellikle sosyal ekonominin kuvvetli, sürdürülebilir, zengin ve kapsamlı bir toplum ortaya çıkarmada farklı ve değerli bir rol oynadığına inanılır (TSESME, 2010).