Sosyal kooperatiflere dair uluslararası literatür ve çeşitli ülkelerin mevzuatları ile uygulama örnekleri, sosyal kooperatifçiliğin belirli tür kooperatifleri içeren, sınırları kesin hatlarla çizilmiş bir alan olmadığını göstermektedir. Bu konudaki en önemli yanılsamaların başında, faaliyet amaçlarına, ortaklık yapılarına ve kar dağıtımına bakılmaksızın, tüm işçi, sağlık, eğitim, çocuk bakım, engelli ve yaşlı bakım ile kadın kooperatiflerinin sosyal kooperatif olarak algılanmasıdır. Kamu yararını temel amaç olarak gören, kamunun ortak yararına yönelik mal ve hizmet üretiminde bulunan ve/veya faaliyetleri için dezavantajlı kişi ve grupları istihdam eden, elde ettikleri karı üyelerine ya hiç dağıtmayan ya da sınırlı surette dağıtan, çok paydaşlı yönetim anlayışı ile hareket ederken aynı zamanda üyelikte ve yönetimde işçilerinin ağırlığı olan kooperatif türlerinin sosyal kooperatif kapsamında kabul edilmesi uygun olacaktır.
Engelli, göçmen, eski hükümlü, işini kaybetmiş kimselerin istihdam edilmesi, şiddet görmüş, korunmasız ve sosyal güvenceden yoksun kadınlara mesleki eğitim verilmesi, istihdam sağlanması ve diğer temel becerilerin kazandırılması, öksüz ve yetimler ile bakıma muhtaç yaşlı ve engellilere yönelik karşılıksız bakım hizmeti verilmesi doğrudan kamu yararına yönelik faaliyetlere örnek olarak gösterilebilir. Bu türden faaliyetler, faaliyeti yürütenlerin amaçları ne olursa olsun önemli ölçüde kamu yararı sağlamaktadır. Zira bu faaliyetlerin yürütülmesi esasen devletin sorumluluğundadır ve vergilerle finanse edilmesi gerekmektedir. Bu itibarla, yürüttüğü faaliyette, dezavantajlı gruplara dahil kimselere ve korunmasız, sosyal güvenceden yoksun kadınlara önemli ölçüde istihdam fırsatı sağlayan ve bu hususa ana sözleşmesinde yer veren bir kooperatif, sosyal kooperatif olarak nitelendirilebilir. Yine çocuk, yaşlı, hasta veya engelli bakımı konularında faaliyet yürüten bir kooperatifin kar amacı bulunsa dahi, bu kategorilerdeki bakıma muhtaç kimselere, yani toplumun sosyal sorumluluğu altında bulunan kişilere karşılıksız olarak hizmet sunması, ve bu hususa ana sözleşmesinde yer vermesi halinde sosyal kooperatif tanımı kapsamında değerlendirilebilir.
Kooperatif tarafından eğitim, sağlık, çocuk bakımı, engelli bakımı gibi alanlarda belirli bir ücret karşılığında hizmet sunulması, belirli kişi ve grupların özel yararına yönelik faaliyetlere örnek gösterilebilir. Bu tür kooperatiflerin sosyal kooperatif kapsamına girip girmediğini tespit edebilmek için öncelikli olarak kooperatifin amacının kamu yararı olup olmadığına bakılmalıdır. Kooperatifin amacının en önemli göstergesi ise sözleşmesinde kar dağıtımı mekanizmasına yer verip vermemesi olacaktır. Yukarıda belirtilen yarı kamusal hizmetlerde, kar amacı gütmeksizin faaliyette bulunan yani karı ortaklarına dağıtmak yerine faaliyetlerinin iyileştirilmesinde kullanan kooperatifler, hiç şüphesiz sosyal kooperatifler arasında yer alır. Kooperatif tarafından eğitim, sağlık, çocuk bakımı, engelli bakımı gibi sosyal hizmetlere ilişkin olarak yürütülen faaliyetlerin kar amaçlı olması halinde ise; ancak devlet tarafından hizmet sunulmayan veya kapasitenin yetersiz kaldığı yörelerde faaliyette bulunulması halinde sosyal kooperatif olarak nitelendirilebilir. Benzer şekilde işçilerin mülkiyetindeki kar saiki ile işletilen bir kooperatif, işsizlik oranlarının yüksek olduğu kalkınmada öncelikli bir yörede ise, ya da kapanması ile içinde bulunduğu bölgeyi ekonomik açıdan zora düşürecek bir kamu ya da özel kuruluşun tasfiye edilmek yerine işçilere devredilmesi ile kurulmuşsa sosyal kooperatif olarak sayılmalıdır. Buna karşın kamu idareleri tarafından sunulan eğitim-sağlık hizmetinin yeterli olduğu ve bu sektörlerde çalışan kişiler arasında işsizlik oranının yüksek olmadığı bir bölgede, çalışanların ortak olduğu kar amaçlı eğitim-sağlık kooperatiflerinin sosyal kooperatif olduğunu söylemek mümkün değildir.
Ülkemiz açısından bakıldığında, yarı kamusal hizmetlerin sunumu yönünden devlet tarafından sağlanan hizmetlerin niteliğinin ve coğrafi dağılımının günden güne geliştiği gözlemlenmektedir. Dolayısıyla bu alanlarda faaliyette bulunan kooperatiflerin kar amacı güdüp gütmediklerine göre sosyal yönleri kolaylıkla tespit edilebilmektedir. Bununla birlikte kadınların istihdam oranının düşüklüğü ve bölgesel kalkınma farklılıkları nedenlerinden ötürü işçi ve kadın kooperatiflerinin sosyal yönlerinin tespiti daha fazla dikkat gerektirmektedir. Bu kooperatiflerin faaliyette bulundukları bölge, ortaklarının ekonomik durumları, istihdam politikalarına etkileri gibi konular göz önünde bulundurulmalıdır.